5.7.11

BİR AŞK HİKAYESİ



Bir Aşk Hikayesi


 ...Kapıya doğru yaklaştı: Kapının öbür tarafında biri vardı ve karanlık silüetini camın arka tarafında bir gölge gibi hissedebiliyordu. Adımlarını sıklaştırdı, gölge de aynı hızla kapıdan öte yana doğru gitti. Birden duraksadı, gölge de duraksadı. Kapıyı tek bir hamlede açtı ama kimseyi göremedi. Hayal kırıklığı hissiyle uyandı...

...Biri kanepeye uzanmıştı, uyuyordu. Yüzü duvara dönük, cenin pozisyonunu almıştı. Nefes alışverişi düzenli ve derindi. Diğeri koltukta oturuyor, kafası önüne düşüp duruyordu uykusunda. Arkada bir cam, yaz gecelerinin akşam serinliğini içeri taşıyordu. Gözlerini kapadı. Gitmek istiyordu ve sabırsızlanıyordu. Uyumamalıydı, yoksa geceyi orada geçirmek zorunda kalacaktı. Uykuya karşı koyup gözlerini açtı. Gözlerini açmasıyla diğer ikisi de gözlerini açtılar. Sonra tekrar kapattılar ve konuşmaya başladılar. Yüzü duvara dönük olan şimdi sırtını duvara vermiş, gözleri kapalı ama sanki bakışları üzerindeydi. Öteki ise başı öne eğik, el hareketleriyle konuşmasını pekiştirir bir ölüyü andırıyordu. İlkin ikisi de aynı anda konuştu, sonra düzene girdi diyalog. Önce biri konuşuyor, diğeri ötekini anladığını belirten belli belirsiz bir kafa hareketi yapıyor, kıpırdanıyor ve konuşmayı ele alıyordu. Dediklerini anlamayan birisi için, dışarıdan bakıldığında pek bir tuhaflık yoktu. Fakat birbirini tamamlamıyorlar, her konuşmacı değiştiğinde konu da değişiyordu. Bir kitabın yorumu yapılırken, kitapla alakasız bir filmden bahsediliyor, sonra ne kitapla, ne de filmle alakalı bir oyuncudan ya da yönetmenden konu açılıyordu. Bu böyle sürdü ve gitti. Bir süre şaşkınlıkla uykusunda konuşan ikili üzerinde gözleri gidip geldi. Sonra bir yere varmayan diyaloğu takip etmeyi bıraktı. Kanepeye uzandı. Göz kapakları ağırlaştı ve kapandı. Aynı anda konuşmalar da kesildi. Sadece rüzgarın üzerinden eserken yarattığı serin okşamayı hissediyordu...

...Aynı odadaydı, pencere kapanmış, oda havasız ve sıcak olmuştu. Gözlerini açtığında, odada bulunan iki kişinin başında ona doğru eğildiklerini gördü. Endişeli halleri vardı. Sarsmaya başladılar kendisini. Konuşamıyorlardı. Dilsiz insanlar gibi sadece anlaşılamayan sesler çıkıyordu ağızlarından. Kapıyı gösteriyorlardı. Korkularından, dişleri birbirine vuruyordu. Kalktı. Sıcaktan terlemeye başlamıştı. İkisi de bir adım arkasından meraklı bir şekilde yapacağı hamleyi bekliyordu. Kapıya doğru yaklaştı: Kapının öbür tarafında biri vardı...

...Uyandığında yağmur yağıyordu. Yağmurun yarattığı nemli toprak kokusu açık pencereden içeri girip, burnuna nüfus ediyordu. Derin bir nefes aldı. Odada yağmur sesinden başka çıt yoktu. Açık pencereden dışarı, sokağa baktı. Bir kişi yağmurdan kaçar gibi koşuyordu. Üstü başı yağmurdan değil de sanki terden sırılsıklam olmuştu. Birden durdu ve pencereye baktı. Sonra tekrar koşmaya başladı ve sokağın diğer ucunda kayboldu...

...Sıkılmıştı. Gitmek istiyordu. Yağmurun dinmesini bekledi. Yaz yağmuruydu; geldi ve geçti. Havada tek bir bulut bile gözükmüyordu. Yıldızların hepsi yıkanmış, daha da parlak göz kırpıyorlardı. Hızlı davranarak eşyalarını toparladı. Kapıyı açacak olan anahtarı aradı gözleriyle. Tezgahın üzerinde buldu ve cebine koydu. Kapıya doğru yürüdü. Kapının ardında birinin karaltısını seçer gibi oldu. Temkinle kapıya yaklaştığında, karaltı yok olmuştu. Elini kapının tokmağına götürdü. Kapıyı açmak üzereydi ki varlığını bile unuttuğu odadakiler uykularında tek bir ağızdan bir şey mırıldandılar. Tam olarak anlayamadı ağızlarından çıkanı. İki üç kelimelik bir cümleydi. Bir süre eli kapının tokmağında duraksadı. Başka bir ses işitmeyince kapıyı açtı ve dışarı çıktı...

...Yağmurun ardından etraf sakindi. Sokağın ortasında ince şerit halinde bir kuruluk sokağın sonuna kadar uzuyordu. Kuruluğun üzerinde ıslak ayakkabı izleri az önce geçen kişiye ait olmalıydılar. Hiç düşünmeden adımları takip etti. Sokağın köşesine gelmeden adımlar yerini ıslak zemine bırakıyordu. Orada durdu. Etrafına bakındı ama kimseyi göremedi. Bulunduğu yerden çıktığı evin penceresi gözüküyordu. Pencereye baktığında, pencerenin kapalı olduğunu, iki dilsizin camın ardından gözleri faltaşı gibi açılmış kendisini izlediğini gördü. Onlara aldırmadı ve bakışını sokağın karanlık köşesine çevirdi. Bir gölgeyi fark eder gibi oldu. Karanlığın içine doğru adımlarını attı ve pencerenin görüş alanından çıktı. Vücudu tamamen karanlığa gömülmüştü. Burnuna yoğun bir parfüm kokusu geldi...    

Orkan Sipahi
8.04 pm – 5.7.11
ASM